İnerken korkuluksuz uzun merdivenleri
*
Gördüm...
Orada tanrı asistanlarını, resule tapanlarını gördüm.
Orada pazarlıklar, simsarlıkları ve cinnet meleklerini gördüm
Orada sarı güller, bülbüller, şıkırtılar içinde akan suları, köpükler içinde çağlayanları gördüm.
Ben Lizbon'dayım döl ırmakları bile uzanamaz Amazon'da olsa sensiz gözyaşlarım ıslak ruhlar gibi direk çeksem yelkenlime gelebilir miyim Gemini gibi ruhum hep yanımdasın tunç bıçaklar gibiyim Kirke bile kıskanır güzel kokular sürünüp döküneyim seni mürle ovayım Uranos'u aratmıyor bedenim işte sıyırdım dar kılıcımı uzak tuttum azılı kısır ölümü gelene dek Teireşias ve Elpenor dostlarımla yükleyip döl yatağına gövdelerimizi onlar gelmeden çok çektirdiğim baldızı kötü kader tümülüslerden kadim vücudun yarılan sulara şarap rengi okeanosa ve yinelemelere dayanıklıdır aşkın okyanusları onlar göğün altında yeni bir şey yok tam aksine ölüm türleri var laser hidrojenler siyanür napalm vesaire uygarlığımız kanibalist ve emperyal bir yineleme bunlar bir düzenek öyleyse kan şarap et ekmek değil midir yaşasın elini kana bulamayan tek yalvaç İsa tanrıyı günahlarımız için yarattık Gabriela kim lerin işi bu trivesti bornozu süslü senin etini akmakta olan kanını bedenimde duymak istiyorum sana olan arzumun korkunç tadı cezbediyor beni kin dolu Neptune'a aşarak karanlık suları Argiciada'nın altın dalını taşıyan sümbül dalı gibiydi göğsün onun sarı güneşten ölgün serabı Kerberos kemirsin döş yerini dönsün kin dolu Jüpiter'e aşıp karanlık suları yitirecek bütün arkadaşlarını sonra bir eARTh arar kendine yat huzur içinde tecimen Ayşe sözünü ettiğim ışıltısında ırmak sularının Mikail'in işi bu aşk ateşi bedene kavuşmaktır yıkanabilir yeryüzünün kehaneti perilerle bahar gelmiş gotik güzel gizemli fiziğin benim yenilgim aşkı arıyorum bir gün bir kitap buldum uzun bir aşk öyküsü vardı içler acısı ve yakıcı şimdi bir sevgilim oldu bugünlerde işte o kitap Isfahan tapınaklarında Şiraz'ın gül bahçelerinde onunla sevişiyorum artık tanrı bizi ayırmak için aşkı icat etti diyordu çünkü ben sana aşığım ve bu sadece acı çekmemi sağlıyordu aşk cesaret verir fütursuzluk aşılar kışkırtıcı densiz olabilirim klasik çağların simgesi gibisin ruhum seninle sevişmek istiyor platonik aşk benimki bedenim çok uzaklarda ama açgözlü değilim şimdilik hoşçakal güzelim uzun bir gece şiire dönüşebilir anlamanı istiyorum edebiyat iyi ki var aksi halde aşkımız başka bir yerde barınamazdı umarsızım ama aşk böyle bir şey öpüyorum bu düşlerimde ki tek gerçekliğim seninleyim ben ama hep özleyeceğim
*
GABRİELA'NIN TASALARI
'Günaydın, bazıları bana soruyorlar canlı gibi sanat boyanmıştır. Yollarını yaşamak icadı. Şarkıcı Gibi Cordoba'da zor. Şarkı söyleyen bir grup ile 2000 yılında elektronik ve iki yıl mükemmel arkadaşlarım. Dakik. Yerlerindeler. Iyi insanlar. Hiç sorun yaşamadık. Hala başka resimle inanmıyorudum benim hayatımdı. Beni yere it bu iş eksikliği seni seviyorum. Insanlar bir kot ödüyor. Bir ceket veya ama evlerinde tüketerek. Asla dedi ki çoğu kişi sanat harcarlar yaşamak için. Tıp fakültesinde matwrial seni her zaman harcıyorsun. Aile içi şiddet. Ve sonra seni yok etmeye çalışıyorlar. Arkadaşların senin hakkında kötü konuşur oyun gümüş onları artık daha naftalin kokusu. Müziğe. Problemad ilişkilerinin müzisyenler. Profesyonelce. Seni taciz onları normal diyelim. Kötüye çalışıyorlar, bu müzik ne nusca. Insanlar kadar üçüncü yaş seni mahvediyor. Palavracılarla bedava olduğu için bir grupta olmak. Ben daha önce hiç gitmedim. Ve bir albüm yapmak vardır müzisyenler fracadados toplantı. Yolsuzlar çok. Sana iyi bakıyorlar seni yalnız bırakıyorlar. Ve eğer yanlış kayıt kaydediliyor. Hata yapan değil. Onlara başka arıyorlar, kötüye ödüyorsun. Belki başka bir il daha burada bulunan çöp bunlar. Sanatçı olmak iman ederseniz bir diploma. Sanatçı, bankacılık bu fauna. Ve herkes lis bugün labura hiçbir şey için. Gümüş bile. Birini kaldırmak bile. Sanat için ciddi insanlar. Olanlardandır. Yeni başlayanlar için öğretmenlik yaparken. Formları doğru yapmak için bir sınav, çünkü onun ilgi ve müziği, bir çocuk için söylüyor kızlar evime gelin. Ilgisi var kiminle tokas. Yoksa seni diyor ya gün çalalım. Ba mümkün değil çünkü tokar, evi var. Bunu önemli bir müzisyen bile bilmiyorlar. Bir ara sıra. Ve orada seni bekliyor, kıskanç ya da sinirli bir şey yapabilir ve daha eğer gülümse. Ve o yüreklinin örnek olacak için karnına. Perişan. Kolay değil. Ben her zaman düzgün ve öğrencileri vardır. Bu ucube derdim onu sevmekten başka bir en azından yapıyor. Ya da bırak... Ahoracanta ya da görünüyor. Dans et. Saltaactua. Değiyor. Ben kullanıyordum çeşitli yüzeyler ve bu kadar yoktu insoporyable cırcır böceği. Bu kichner artık! Bakalım bugün vaen! Yapacak çok iş var. Hasts güzel bir kelime. Ve başkan olmak isteyen bu kadar karışıklığa çünkü arman. Eminim sen yozlaşmış ve atılacağı deri. Ve helikopterle gideceksin. Tabut. Ya da kaçıyor. Arjantin'de yoktu dünyada bile görmüyor... Herkes iyi kadar yozlaşmış papa... Uç altında aşağıda ki bu gerçeği asla bunu olabilir gibi bitti. Insan çok hasta ve bozuk para değil, seni bile berssage ile bakan göz bu madde ile. Değişir! Vivi! Ydejen defol hayat kısa kızdırmak için ve diğer mesecitan barış içinde yaşamak! Bir filmde bile samuel jakson avelino kağıdımı tarzı ve teknik abtraccion sapması veya cromatismo. Iyi sesi yükseldi. Manga sucida adı ismi. Rağmen delilik var sanatçı, önemli olan birlik, saygı, işbirliği. Başarmak için. Bi için değil ya da fikirleri ve iş boykot dışarıdaki insanlar, hiçbir şey yapmak zorunda. Bugün bir şey olabilir bu dağınık ve cofundido ama aslında bu onu özlüyorum. Sanatta deli var, çünkü o yerde durup ve çocuklar var büyük bir çılgınlık seviyesi, maske yapamaz çünkü çok saçma her şeyin parçasıdır ve normal adam kendini tut çünkü deli bir delilik değil. Daha geniş ötesine görmek. Ve bu anlamak değil bu deli olduğunu daha kolay anlamak olacak.. Şimdilik ara... Belki de değişiklik var ama sonuna kadar ısrarla öneririm... Videoları görmek zor buluyorum. Bandırma grubu veya tube var. Bakıyoruz, katılmak ve çok iş arkadaşlarım gibi, ıtchy rossi, r. Garrido.r.romero. Cacho mendoza. Raul Garcia. Daniel Rodriguez.m.eugenia çiçekler. Alan.e.cueto. Ben ve ses... Umarım beğenirsiniz. Dörtyıllık iş, kavgalar, atlatmadık. Ama büyük bir grup insan... Saçmalıklarına elbette tatan tatan tara tara tara tara tatan tarara tatan... Haftaya başlıyor beni kutlayıp heyecanı ruhu. O kadar oyun. Fotoğraflar. Kaliteli. Farklı tarzlar. Bu yüzden seviyorum. Bir sürü bilete göç jamaika. Uruguay. Hollanda, paraguay dolandırılan artık esrar kullanan, o olmadan da adalet hızlı hırsızlık ve desapareciones. MM Garip ve naftalin kokusu. Farklı Olmayı Seviyorum Stilleri ve bakış açısı sanatı. Sıkıldım. Sonsuz Stilleri Seyahate beni enxtusiasma daha. Hiçbir şey için korunaklı afanar.m.pagina telif hakkı. Havlar Sancho Benim Stilleri Bir terlik bile bu cromatismo görüyorum her yerde belgelenmiş dosyalarımı için Facebook'ta. Etkilemek severim... İnsanlar sağ kanatları ve uçmak istiyorum. Üzgünüm benim frances söylüyorum isteyen için arkadaşlık atan böncül insanlar kötü dalga sanata her neysen seni öleceksin yani artık açıktı sen en azından bir sanatçı bir şeyler bırak sen ingilizce çok words şef evrim daha bu tur ben vermiyorum. Tur be you one fucking sheat ve eğer sence sanatçılar ezikler ve afanas. Çünkü bu boşluk ve ölü. By by. İllüzyonistler düşmanı. Çünkü bu mantıklı, çünkü cromatismo en sert gidiyor renkli cromaticamente birincil ve ikincil beyaz krem mor turuncu sarı kırmızı daha bir mavi mor siyah koyu gri ve açık gri beyaz böyle götür en ince hareket caffa için bir ton ve altı semitonosden Filitrelerinde'lere kadar tonlu çember ilkeller. Sesleri ve siyah ve beyaz veya desaturan korkularla dolu. Bu bir kitap çıkar okudum adam papağan bile bu stüdyo ışık. Onun çürüme. Güliverim kullanmak. Bu cromatismo. İsteyeceğim. Lütfen bunun işe yaraması için obcenas kelam olan önlemek, kuşatılmış bile aşağılamak değil cinsiyet, şiddet değil, intikam emvidiar ezmek bile değil. Böyle saygı saygın. Aka hepsi aynıdır. Dünya sana faturayı gönderiyor. Ve sonra onu kaybettik ağladık x. De ağlıyor. Önce yere çöp atmak. Önce düşün. M. Ben onu seviyorum. Her şeye rağmen. Siz? Bir fotoğraf başka bir kedi veya bir sincap ' a bile bebek inanç yeğenim doğdu. Hayır mesclo ile özel hayatımı olmadan bu işi kimse maaş sadece benim işim. Ben produsco ve oyunumu paylaşıyorum. Fikirlerim. Çok. Başka bir şey yapmaz. Eğer para yok. Refused other thinck değil. Artık saygı içerir bu sayfa ve fırsatlar doğurur. Eğer seni gibi söyleme. Entrecasa: Qizas çok sever el dorado... Kim dedi ki katları ile yasadışı çiçekler... Herkesin bir tasarımcı. Önemli ressamı vasat? Eğer sana iyi koydun mürekkep. Seviyorum gibi gerçek yaratıcı çalmaz. Gerçek olduğunu. Bu gerçek bir sanatçı olduğunu bir parmak izi değil başka bir kopyasını bırak. Söyledim zaten çalan bir sanatçı yoksul bir adam ya da kadın. Yazılarım hassaslar, dürüst, bazen güçlü ama ben uslu. Gördüm, evleri, binaları, insanları ve dışarıdaki her şeyi. Bugün ötesine görmek arıyorum. Daha Microvisual. Ruh enerjisi gibi. Gerçi ve sayfanızı modernizminde yaşıyorum. Ne zaman kendimi kaptırdım. Ben ve vihace görüyorum ve on beş yıl daha az kötü. Cazibe. Avans bile düşünce. Düz uçuş. Hoşuma giden şu hayattaki bazı çılgınca yedice derinliğini sabuklamasının aslında insan... Bir ara onu eğlendirmesine... Bir şeyler hissetmek... Sıradan şeyler konuşmak... Beni çileden çıkarıyor... Vampir vampir beni arama... Günaydın tabi. Mutlu. Yasal için esrar kullanımı. Şu an yağ. Düşündüm ki başkan ve diyeceklerinizi escucjara hara bunu yapması gereken şey, bu güzel konuşuyor. Huzur onun hiçbir şey söylemeden herkes bilerek nefret ve onu suçlamak için bir şey arıyorlar. Var olmak için. Ben onları çoktan düşünsene gönderirdim. Umarım bir yol bulup bu sonsuz ağlayan insanlar. Bu esrar yasal yasalaşırsa sadece onu savunacak todoscomiendo elini artık çoğu kullanır. Po vsrias hastalıkları önlemek ve hastalıklar artık estudiandola özellikleri olduğunu. Bunlar binlerce. Baş ağrısı ve huzur geldi. Ve ruhsal sorunlar. Gergin. Depresyon. İştahsızlık. Bu bitki derdim bu bitkinin tanrı onlara hediye ve bu kadar iyi incelenirse insanlarımızın zarar değil sean bile kayıtlarına. Herkes. Kendini bilmek zorunda olduğunu anlamak için sizin iyiliğinizi. Bir zaman vardır. Gülmek için değil şaşkaloz gibi değil görmek ve hissetmek için adil olmak ve işe yaramaz bir küstahlık pasifik olmak için en iyisi bu. Espri sağlık için en iyi şey ülkem ve doğal evrim umuyoruz ve herkes büyük olmak. Başkan bir hamle yaptı ve sayı attı ve bir umuttur. Onu deneyin ve görün sizin iyiliğinizi. Özgür bırakmak için ülkemi. Vera zamanla fişleri koyduğu yere koymak gerekiyordu. Aksın ve geleceği ile Arjantin için. Hepimiz kendimizi ve bu başkan dünyanın en iyisidir. Bu bir büyük kardeşlerini dacarles için gümüş x sizin gibi pahalı. Zengin ve çatal bıçak gibi korkunç şeyler elimi cebime ve halkının bu faturalar ecogas gönder implecable bir şirket. Bugün hepimiz görüyoruz hırsızlar gibi çalışanlar bile var relejos gidiyorlar bölgenin sorunlarını kolay opak faturalar. Tavrınız görüyorum hırsızlar gibi bende bir sanat atölyesi neredeyse hiçbir şey öğretiyor ve hükümet savunmanı bir kızım. Ve yalnız bir çöp çöp... Bir şirket. Ama sizinki ile çıkabilir... Bir şirket olduğunu da kusursuz ve adil faturalarını bugün başka bir hırsız gibi ve daha birçok politikacılar değil çöp işadamları umurunda olmadığını ve insanları ezmek uzun süredir sanırken gösterdiler. Yanlış! Portre yapıyorum böyle bıçaklama için kimseyi öldürmüyorsun fiiiiiiuuu ve sana oluyor. Suç uygarlığı yanlış yol engelleyelim. Hapse engelleyelim... Hata engelleyelim... Özgürlüğünü değer... Uzun zaman önce insan haklarına saygı oligarkas bunlar. Çıkmış. Sizce dünyanın sahipleri seni görmek istemiyorum oligarka sonuna geldiğinde senden özür dilerim çünkü sana iyilik nafa geldiğinde senin gümüş ve önyükleme her şeyi bir saniyede. Yüzünü görmek istiyorum korkak ölmek korkusu ile. Ve merhamet istiyor.... Çaldığın zaman rüyalar... Yerler. Hayat... Elinizden geleni ardınıza koymayın... Hadi autocultivo çünkü hayat ciddi gelişme bir tilo mad güçlü ve dan deli zaten bu bir ilaç değil de çünkü kendini iyi hissetmek için. Zarar çok halkımızı ruhun yaraları tedavi. Mad inanç olmalı. Daha yaşamak istemiyorum bu kadar serserilik üretir iktidarsızlık. Depresyon. Ben hep yok dedim. Senin için çalışıyor. Erken temizle. Kısa senin ağaçlar. Exfortate tucada görünüyor. Bize daha önce. Inancım boşlukları ki sonunda kim olduklarını göreceksiniz. Ve degnidad ara. Ve Huzur... Eğer eşcinseller başardılar ada yok. Ve süper bir şey pelotad af kadar yasak değil, İncil'de İncil'de okudum ki konuşmaya ot cehenneme gideceğiz. Biliyorum bu mansaria gürz kırıldım. Negatifler. Karşı onları. Onları deseperenzados. Hala ısrar okuyun kitabı bir dünya "mutlu" Aldous Huxley... Ve bilim kurgu filmleri olan bu bugün modyraban ve hara daha ve bu quesobrevive us örücü değil (belki) değil, bu bir uyum... Insanlar acinar su olmadan tutarak. Gaz fırsatlar. Bu acinar aykırı ve insan hakları. Bıçaklanabileceklerini onlara onları acinadores. Köleciler. İnsan'a ucuz işçilik ve hayvan kullanmak için. Katmayı Belgrano pullara bir bayan 55 0 60 ile küçük bir psikoz önemli bir saçında cirulo göstererek onların mostra superfialismo çok gri ve kırışıklık gerçekten çok güçlü. Şiddet bir cinsiyet kötü. Görsel bir maltrador. Ben bir kadın düşmanı birkaç daha var 30 s ha! Ve sonra da böyle bir felaket villa belgrano. M. Göz var ve var şakası yok. Var olmak inanmak için yaşayanlar ve sonra sonuçları geliyor. Tanrılar inanıyorum. Sana da bir tokat kötü cehalet. Şiddet iyi bir şey çekiyor inanıyorum çekim yasası ve diğerleri. M. Il. Vali onu topu ecogas ". iyi görünüyor şeffaf ecogas tanınmış, uzaklara yollamak ve pahalı fatura ödeme bile. Sana gaz koyuyorlar. O800 ödenmezse ve aynı sana ücret ve pahalı bırakıyorlar ve seni bekleyen kimse yok sana karşılık. Bu onun oyunculuk insanları acinar aykırı ve insan hakları. Ekipsiz gaz ve gaz koymayın artık ödedik. Siz büyük bir yemek olabilir mahkemeye vermek için konfor kasabaya hayat zaten korkunç faturaları ödeme uydurulmuş, ona elini cebine ve önden soyulur deniz... Kendilerini dokunulmaz, kaç büyük hapiste bitti . Yozlaşmış olduğun için para? Yeni bir stüdyodasınız ecogas? Pagatelo sen kardeşim, kasabaya afanas! Ve saklanıyorsun. Göreviniz katkıda bulunmak için kasaba kasaba zengin... Ve kötülüğün hesabını soracağız. Daha iyi gaz koyun insanları. Ya da van. Remal. Bak herkes arasında gazı ödüyor ve sana tekrar kuruldu xq harcayalım o gümüşün in diğer insanları gaz ve yani kahraman kalsın. Hayır sevgili git ön sipariş borçlar ile deniz arasında herkes insanlar daha ne kadar kötü olduklarını ve bu para, gerekli düzenlemeleri için bu gazı ödemediler insanlar para geldik bize bir gün bir gün su. Siz olmadan bir hafta smokey gaz! Artık bana yüzsüz gibi yüzündeki bu parça o olmuş. Herkes arasında enlodados hırsızlık bu yağmur. Çünkü sen koyuyorsun gümüş yaşıyorum elini cebine izin vermeyin! Bizim gümüş iyi görünmek için! 1 macri kalıyorum ve schearetti veya mestre. Birinci sınıf bir olduğunu öğrendim ve bir dünya hayal dokunmak uzun yoldan korkma. Şarkı söylemek. Benim ilk şan dersi sarılmanı dilini bir yigitlik ve eeeee sonra la la la klavye ile pahalı. Yavaş. Biriyle derslerimi bir deneyim temel bir yerde ve notalar nelerdir. Çaldık zaten. Korkma çıkardık yazacak getirmek. Yeni başlayanlar ve yazacak getirmek ve onun keman getirmek. Aka değil bir çok teknoloji atölye ama bilemezsin. Hayır açlık ve dokunmak veya boyamak için de. Zevk için mi, yoksa. Yoğun istiyor, inancı var. Aka seni destekliyor ve inanç veriyor. Güç. Şimdi bilgi yığının sen koyarsın. Ciddiyet. Saati elli dolar... Resim ya da müzik sen saat izliyorum bir ya da iki ya da üç havacıyı... Güvenlik kameraları. Özel için. Rezervasyonlar. Öğretmenler var... Konuş... Ya da bağışlar için ders kobra olan bu yer tutmak için. Hiçbir şey neredeyse... Yoğun çalışmak için var ve senin evinde ve sana hala sanal dersleri için... Bir yaş geliyor sana hiçbir şey şaşırtmıyor. Hep aynı. Bir disk atlıkarıncaya dönüyor. Ne kadar güç onu insan böyle dalga can sıkıntısı. Arkadaşlar bu arkadaş ile gelmek yoğunum bu davayı arkadaşımla tanıştırayım. Bu face arkadaşı davet, seyahat için küçük bir oda ve çift eeeee iste. Taciz. Dikkat. Her parlayan altın değildir. Pazartesi demek için resim sen öldürüyorsun. Iyi şarkı çalıyor ve 3 like. Bir resim koymak kadar 30 beğeni 100. Lis adamlar sadece görünümünü bakıyor insanlar onun işi değil. Onlar için çalışmak ve bu çukur čabar veya bulaşık yıkamak ve müzik dinliyorsun? Daha az? Tablo truchi. Çünkü kayagi harcayabileceğiniz bir boyacı cuadrode canlı hayırrr. Bilet için supercaras kaçının görmek için dışarıda olduğunu bile bilmiyor derler harcandığını ve hatta tüm " kendilerini öldürtürler nasıl gideceğiz. Daha iyi? Bir ülkede brutus. Ve Antipatria. Ve sonra diyecekler ya dışarıda sevdim. Bu ülkem sanatçısı kuartet çıkarıyor beni sorumlu hatia ama bu goriladseguro eğer. Bir mangal yapalım fernet içelim! Vay be letron! Iğrenç! Facebook: Tenemos sorun imformacion almak için. Ha! Rüşvet olacak. Herkese iyi günler. Hatırlatmak istiyorum ki bu bir sanat sayfası. Yukarı desubicadas hiçbir fotoğraf ve fotoğraf kediler köpekler, bu boşluk sadece yorum yapmak için sanat sanat göster. Sanat etkinlikleri yayınlamak ve bir eş. Yardım için sanat eğitimi değil bu ticaret için özel. Tanıtımı bile yararlanmak için grubun olmak yok. Para kazanmak için iş pahasına diğer... Kodlar? Evet! Diyorum ki istemiyoruz bu sayfa broşür aka oyunda gösterilir. Numune vermeyeceğiz aka müşteri almak için bir şeyler gösterir ve onun yaptığı gibi.. Bazı adımları bile olsa. Paylaşmak. Ve artık göster kendini kabul edeceksiniz sizin sayfada gösterir ve bizim vilayet ve ülke. Diğer ülkeler ve yayınlamak. Eserleri göster sorun yok çünkü onlar uzakta. Umarım bu tabii. Mutlu yıllar Silvia'ya cornuti. Umarım kocan seni bir parti onun yüzünden kötü kocam. Çok yumuşak ve günah her türlü cezbedici değerlendirdiğimizde bu yüzden pasta çikolatalı boynuzları götürüyor. Hahaha tebrikler. 60 yıllık mutluluk! Sıçarım teknoloji ve politikacılar. Yacomodados ne olursa... Yengeç! Eğer herkes çalışıyor. Şanslı. Iş sahibi ve sanat çalışıyoruz yiyecek veriyoruz bolivyalıların aguane trump! Yukarı bırakmıyorlar bedava sanat. Biz ona pagamis sueldo. a. insanlar, başka bir paia almak için rezil bir hizmet ve hatta işin kapandığını quesan byrm ile 100 2 fotoğraf koydum bir mesaj daha yoktu ve kredi ve bu siyah söylüyor bu sefer için kredi veriyoruz. O zaman bana eobo ve devam eder. Macri? Dışarı çıkar bu kan emiciler ve eşyalarımızı koy. Gümüş aka kalıyor! Novistar hırsız. Perulu yasadışı. Yasadışı Bolivya pislik. Bizim iş çalarlar inanarak Amerika yapmak istediğimizde arjantinliler hayatta bedava okuyor. Iş çalıyor bizim arjantin oraya gidersen seni ezip, sokaklarımızı pis bir kir dolu alberdi bolivya sokaklarda bu senin ülken değil. Aka kullanılır çöpü temizlemek sepet içinde olacaklarını çöpçüler. M ve saygı değer bizim ülke sarımsak satmayı bırak. Dalga geçmeyin. Sanal bir şekilde çalıyor. Onları kim yönetiyor? Ve Peru. Chilenoschau. Ziyaret görüşürüz harcamak kazandığım parayı kendi ülke ve biz her biri aynı. Çünkü bu insanlar ülkemizin yaşıyor. Bunlar argentinia pislikler sizi. Hayır gel bizim genç motochorro bu arada çalarlar yerler saygıları yok enmugran ve ülkemiz çalarlar. Domuz kafesinden nefret olmadan. Mantık. Ben Arsız'ın elimi komşunun ne! As problem var almak için ınformation. Veririz ona tatlı tatlı çıkardık. Pat yok çünkü aka çali var. Değil. Bırak gelsin başka bir şirket daha verimli. Ve sanal persecuta dikkat. Avukatlar sanal intikam var! Motor bisiklet alın. Küçük bir izin verme hiçbir şey ile onları takılmak gurur vardır. Neyse ısmarlayacaksınız diz çök seni eve bırakayım. Trafics. Topluluk içinde trucho düşünerek gezebilirsin diyor özgür ülke. M düşünerek okuyun "Herkes" seni ezip kötü insan hakları hukuk okuyun. Okuyun... Göz garka olmak için ihtiyacın yok takım elbise. Herkes her şeyi garka olabilir. Dikkat et. Günaydın güzel eserler. Sağ olasın. Kendi. Diğer görünüyor başka bir kopyasını biçiminin artists tanıdıklar. Diğer kaçmalısın mevcut. Ama bu tarz başka artistsa uyduruyorum. Lütfen artık güven var ne düşünüyorsunuz yazın değil tarzı serisi devam edin. Daha ekselansları zaman veriyor binlerce gözleri kimin ezberleyen tarzı ve de çok yakışmış. Binlerce var. Oluşturmak. Icat düşünmek. Kopyalama. Bela misin bu sayfa bu telif hakları var. Binlerce stil oluşturmak için bu bir öğretici bir katalog için bile organize bir stil ve çalışılmaya yapar bunu. Sanırım. Bu etkili değil. Hayır yazar ama okuyun.'
Bir gün buralarda, bir Orion vardı diyecekler
***
***
***
KATİ
III
Sanat öyle zorlu bir uğraştır ki, onu terk edenler, geriye düşenler ve
dökülenlerden arta kalandır, o bildik sanatçılar, ötekilerin sentezi ya da bir
tür posa!.. Sanat kıskançlıktır bir bakıma, kör yazgının birbirine sürtünen
mıknatısı ya da tuhaflıkla, yaratılışımızın naturasında, iç güdümüzde yer alan,
belki ilkel çağların avlanma ya da mülkiyet tutkusunun doğuşuyla damarlarımıza
sinmiş öldürücü yarışım. Resim geçmişin versiyonlarından türeyen bir drawing
diktatörlüğüdür, müzik tanrının düşüncesi ya da belki de sesidir ama doğadan ya
da geçmişten gelen uğultulardır o, yazın, okuduklarımızın amansız türevi ve
onları aşkınlıkla yerle bir etme duygusudur... Böyle konuşulduğunda Kati, sen
yaşamında nelerle karşılaştın ki bu denli acımasızsın diyorlar. Oysa yazın bir
biçemdir, anlatım gücüdür, kendine özgü vurgu geliştirme çabasıdır, kimse demir
eldivenle çıkmaz podyuma sanatta, kimse sapkınlığın ya da paranoid şizofreninin
sözcülüğüne soyunmaz. Çünkü o sanat değildir, güdümlü roketin varacağı yer
yıkımdır, sanat ustasına göre kişneyen bir saltanat kısrağıdır belki ama o gene
de çayırların ve menekşe tarlalarının, lotus çiçeklerinin yurdundan
gezegenimize doğru yol alan bir esintidir.
Öyleyse sanat bizi kurtarabilir belki, cennetin yoluna ancak sanatın
kılavuzluğunda düşebiliriz, sanat doğrudanlık içermiyor evet ama zamanın
akışında, insanın tarihsel yolculuğunda, o bizi ehlileştiriyor, pençelerimizin
ele dönüşerek İsa’yı kucaklamamız gerektiğini söylüyor, öğretiyor. Sevginin en
kutsal yetimiz olabileceğini anlıyoruz onunla, tanrıyı görebiliyor, onunla
söyleşiye dalıyor, yüz yüze olabiliyoruz sanat aracılığıyla, Marks’ın atası
Şeyh Bedrettin’in Serez’in esnaf çarşısında, bir bakırcı dükkanının karşısında,
yapraksız bir dalda sallanan cesedini (ölüsünü demeliyiz), kutsamamız
gerektiğini anlıyoruz ondan. Giordano Bruno’nun karanlık hücresinde geçen
yıllarda, gündüzleri bile yıldızları seçebilen gözlerinin, bizim yolculuğumuzu
aydınlatan fenere dönüştüğünü öğrenip, bilebiliyoruz onunla. Sanat saltık
düşünce, saf bilinç ve tanrısal tözün özüyle bütünleşmektir gerçekte, onun
ruhani arılığı, elbette içgüdülerimizde hala kötü emellere yol açan bir
işbirliğine dönüşebilir ama bu sanatın değil, bizim primitif iç güdülerimizin,
henüz usdan geride kalan bedenin anomalilerinden öteye geçemez. Sanat tanrının
elidir. Yakup’un düşlerindeki merdiven, bakire Meryem’in gözlerinden süzülen
billur ve tanrının düşlerinden de yeşil gezegenimizin geleceğidir…
Kati senden hiç ayrılmasam da ben, seni kıskanırım. Çünkü kıskançlık, bizim
tanrısal bir umutla süsleyip beslediğimiz, gelecek özlemini içinde sakladığımız
cevhere verdiğimiz addır. Borges, okuyun çünkü yazdıklarınız daha önce
söylenmiş olabilir diyor, düşüncelerimize fazlaca bel bağlamadan konuşmalısınız
diyor, çünkü bizler bilgi okyanusunun partikülleriyiz, evren estetik bir çaba,
bizde bir bilinç yongası ve kaosu kozmosa çevirmeyi düşleyen o evrenin
kıvrımlarında saklı, görünmeyen yalvacın tilmizleriyiz. Bizler öğrenciyiz Kati…
Senin kutsal varlığın beni büyülüyor ama ‘kör yazgım’ seni benden uzaklarda
yaratmış.
Kati, ben tanrıya inanmıyorum, ama işte belirttiğim gibi düşüncelerime
fazlaca bel bağlayamam ben, bunu öğretti bana geçmişin bilgeleri, öyleyse
tanrıya inanıyorum, Heisenberg’in Belirsizlik İlkesi’yim ben, ama bu
kararsızlığım jakoben ruhları incitebilir, gene de şöyle düşünüyorum, aslolan
düşüncedir ve rüzgarın yönü nereye eserse essin, düşünceyle karşılaşabiliyorsak
biz, ‘Yaratıcıya’ yaklaşıyor ve eğitiliyoruz demektir ve o sonsuz tözün gizine,
o sonsuz barışa, insanın insan olma yolculuğundaki arayışa, bir adım daha atmış
oluyoruz demektir. Düşünce benliğimi tutsak alıyor benim, salt düşüncenin
yongasına dönüşmekten korkuyorum, çünkü varlığımın o bildik yapısına tapıyorum
ben, -alienation- başkalaşmaya bu denli hazır değilim, hiç birimiz hazır
değildir belki, biz tanrı kavramının kulları, onunla bütünleşme ereğiyle dolu
evrenin umarsız yolcuları, evrenin gizlerine erme peşinde, ateş ve toprak,
rüzgar ve yağmurda sürüklenen bir dünyanın kutsanmış canlılarıyız, ama Kati
neden hala birbirimize düşmanız biz, utançsız canavarlarıyız mı demeliydim,
neden Hiroşima tiryakisiyiz, neden Amazon ormanlarının deccalı, Persepolis
kütüphanesini yerle bir eden, düşler kahramanı bir 'Kılıç Artığı'nın tilmizi,
bir kılıç suyuyuz biz.
Kati, gerçekte insan kendini yüceltmek, tanrı kavramını üretebildiği için,
alevle süslü bir ayrıcalık duygusu yaşamak istiyor. Bu tanrı kavramımız gibi
bir soyutlama, bilimsel bir öne sürme değil. İnsan bir yaratık / yaratılmış
sonuçta, maymundan gelmedik diyenler, ruhsal, düşünsel anlamda soyluluk arayan
bir pozitivizm duygusu içindeler ve ne yazık ki haklılar… Prensipte, diğer
canlılara göre, düşünebilen tek canlı insan, bu yüzden diğerlerinden teoremada
ayrıcalıklar üretme gereksinimi duyuyor, ama bunu bir inak, -skolastizme-,
varan bir düşünceye dönüştürmek güdüsü, onun kurtulmak istediği uçuruma daha da
düşüp, yuvarlanmasına yol açıyor. Şunu bilmelidir ki düşünmekle cezalandırılmış
olan varlık, insansı, -bu ceza ilahi bir ayrıcalık sunar ama- herhangi bir
ileri sürmeye -kesinlikle- karşı çıkma alışkanlığından vaz geçmelidir, kesenkes
doğru alışkanlığının, peşinde koşmayı bırakmalıdır, seçenekler bulamacından
açık denizlere yolculuk edebilmeyi öğrenmelidir. Hiçbir düşüncenin diğer bir
düşünceye göre kesin bir doğruluk barındırabileceğine inanmıyorum. Çünkü o
zaman hayvanlaşan insan oluyoruz Kati, Emile Zola’nın çocukları oluyoruz.
Düşünce enginliğe ve sonsuzluğa yolculuk… Düşünceler üretmekten önce, düşünceye
katlanmasını öğrenmemiz gerekiyor, bu anlayışın aksi, ilkel çağlardan kalma bir
dürtü olur, bir alışkanlık, belki de bir bağış. Örneğin aslanlar maralı avlar,
timsah balık yer, yüzyıllarca sürer ve değişmez bu, onların bu düşünsel
yaklaşımı, gerçekte bir inaktır işte... Maymundan gelmedik düşüncesine kesince
karşı çıkıp, inat etmek, timsah ve aslan alışkanlığını sürdürmektir, bizim
açımızdan. Çözüm, düşüncelere bir kesinleme olarak karşı çıkma tutumunu
bırakmaktır kanımca, evren bir estetik arayışıysa tersinirlikte kutsal
sayılmalıdır evet, din ateşin şiiriyse, bilimde buzun şiiridir belki, ayrımlar
bizi varsıllaştırıyor, doğrular sürekli değişebiliyor, bir çiçek açsın, bin
düşünce yarışsın mottosu güzele gazeldir Kati…
Maymundan gelmediğimizi düşünelim, ne yararı olabilir ki, gerçekliğin
tutsaklığına boyun eğdiğimizde, maymunun doğaçlama yaşamına ayetler indirecek
kadar vahşileşmiyor mu insan. Ne var ki düşünüyor ve bir umudun peşinde
dualarla ritüeller üretiyoruz biz, deyim yerindeyse, teknolojik büyülerin göz
hapsinde, evrenin gizlerini arıyor, yurtlar değiştirmek istiyoruz. Tanrıya
sığınmak, maymunun bile bel bağlamadığı bir anomali değil midir, sanıyorum ki
nedeni şu; Tanrı, düşünce, önyargı ve alışkanlıklarımızın günah çıkartma
kulübesidir, Delphoi!.. O tek kişilik bir amnesty örgütüdür ve çoklu kişiliği
daha zahmetli olabilirdi. Günahlarımızdan kurtulmak için başvurduğumuz bir
tözün cismani monarkı, bir teokrat ve ona korkunç derecede gereksinimimiz var.
Bir gün bir yolcu, bir softa ya da mürşit, tanrı artık yok deseydi, bir köşede
inanmayı sürdürürdüm. Din onun ticari, sınai, sosyal, kültürel formasyonunun
dünyevi bir örgütlenme alanı olarak, göz alıcı bir ajansı, ofisidir. Uhrevi
olanın dünyevileşmesidir. Endüstriyel bir gözbağcılık ve sanatsal yanı ağır
basan bir görkemin dile getirilişi de diyebiliriz. Dünyamızın başkaca tansıklar
üreten, düşünceyi eğip büken endüstriyel ve sanatsal kesimi, dinsel ritüelleri,
figürler ve illüzyonların büyüleyiciliğini, görsel ve düşünsel anlamda, henüz
aşamamıştır ve bu insanlık tarihinin bir birikimidir, üstelik sosyal varlığını,
dinsel totemlerin büyüsüne borçlu çağlardayız henüz biz, aşabilmiş değiliz.
Armstrong muskasıyla el salladı aydan bize, bu bizim ritüelimizdir. Ne var ki bizler,
olgulara bağlanmadan ya da boyun eğmeden de tanrıya inanmak ve bir din
kurgulayabilmek için önünde engeller olan yaratıklar değiliz. Dinsel çeşitlilik
bilimin uçsuz bucaksızlığıyla yarışabilir inanın. Din bilitlerimizin skolastik
varsayımlara, sabitel dogmalara, tinsel doktrinlere dönüşmüş versiyonlarıdır.
İnsan maymundan daha önceldir evet, ama bu görecelidir ve insanın tüm bu
gelişmelere karşın maymundan daha vahşi olduğunu ileri sürebiliriz ne yazık ki.
Öyleyse bir maymunun, tanrı indinde, insandan daha yüce bir varlık olması söz
konusu olabilir mi, düşünceler, eğer tanrının vicdanı ve kutsal yargılayım
adına bir tüzesi varsa bu böyle olabilmeliydi diyor ve büyük olasılıkla da öyle
olması gerekiyor!.. Ama bir umuda bel bağlıyor insan yavruları ve düşünme
yetisi, düşünce dediğimiz en büyük güç, evreni yerinden edebilecek manivela,
insanın tekelinde, bu kurguların insan tandanslı çıkarımlar olmasına yol açıyor
ve birer kesinlemeye dönüşüyorlar. En güçlü insansılardır ve tanrının sağ
elidir o… Çünkü insanın dişil, düşünen ve üreten, tersinir bir kutbu, bir diğer
uç, bir karşıtı yok görünür evrende, başka bir uzamda, başka bir zamanda vardır
ama belki de!.. İşte insanın bütün yücelimi, ulu varlık olduğu sanısı, bu
ayrıcalığından ötürüdür ve bu töz, öne sürme bir gün çöküşe geçtiğinde
kavramlarımız yerle bir olacaktır.
İnsanın düşünceden öte, en büyük düşsel gücü, tasımı, diğer canlılara göre
bir illüzyon sayılabilecek, bir umut taşıması, bir umuda sığınabilmesidir. Bu
onu ayakta tutuyor ve bu onun, kendi öz kıyımına yol açabilecek bir başlangıcın
mihenk taşı da olabilecektir. Umut bir güzellemedir ve cennet bir varsayımdır
Kati… Umut diğer canlılara göre, bizim için minimalist bir yaklaşım
sayılabilir, küçük bir ayrım gerçekte, bir umut taşımasaydık daha iyi
olabilirdik diyebiliriz belki de!.. Çünkü umut olanlara, katlanma, dahası
kabullenme ve bir onay güdüsüdür, iyiliğin ve insan olma uğruna düşlediğimiz
yücelimin geleceğe bırakılmasıdır. Umut özkıyımın başlangıcıdır, post modern
bir vargı, bir kara yazgı olarak! Öyleyse, din açınlı ya da diğer öne
sürmelerin, tüm önerme ve düşüncelerimizin ölümüne çatışması, içinden
çıkılmazlığa sürüklenmesi denli, insanı maymunlaştıran bir davranış biçimi
yoktur diyebilmeliyiz!.. Düşünce bizim için bir cezadır ironisi, belki de
gerçektir, öyledir dememelidir ama, pratikte maymundan gelmedik, biz
ayrıcalıklıyız savı, bizi birbirimize bu kadar düşürebiliyorsa, tanrının
varlığına karşın, biz maymundan daha gerideyiz ve kötücülüz demektir. Çünkü
teknolojik dehamız, gökada dışındaki yolculuklara, evrenin sınırlarına, başka
dünyalara ulaşabilmemiz, bu tür düşünce ve içsel güdüler, kendimizden
kurtulduğumuz anlamına gelmiyor, kim ki tanrıyı, inancını, düşüncelerini
inaklaştırıyor, o maymun bile değildir, çok daha kötü bir anomalidir o...
Maymun, verili bir düzenin yaratımı, cismani bir tasımı olarak gerçekten
günahsızdır, masumdur ama insan tanrılar kurgulayarak, kurban ve sunak
cehennemi, vahşi bir uygarlığın kuramcısı, yaratanı ve yazılımcısı olarak,
gerçellikte tanrıyı yadsıyan bir canavardır, eşi ve benzeri de yoktur
kozmosumuzda!.. Öyleyse, gerçel anlamda tanrıya sığınmıyoruz, umut adını
verdiğimiz bir oportünizme -günoğulculuğa- sığınan iki yüzlü canlılarız biz.
Tanrının indinde, hiç bir ayrıcalığımız olamaz, maymun türü neyse, bizde insan
türüyüz ne yazık ki, türlerin kardeşliği... Tanrı indinde tek bir varlığız
kısacası, tüm varlıklar, sayısızca olsak bile… Görünen o ki, düşünme yetisi
henüz bizi diğerlerinden kesin bir ayrıma kavuşturabilmiş değil!..
Bir matriks gibi aşkla bağlanımın, us sınırlarını parçalayan bir bilinç
akışının, görselleriyiz biz Kati…
Aşkın denizinde dalgalanıyoruz, usun okyanuslarında
savruluyoruz ve sürgit bir liman arıyoruz…
***
Kati
başka bir konudaki sancılarımı paylaşmak istiyorum, uygarlık nedir, örneğin
uygarlık gelişmiş bir cenini kürtaj
yaparak bir canlının yaşama hakkını elinden almak mıdır, bu bir kesinleme değil
ama karşıtlar için Ispartalı’ların sakatları uçurumdan atmasıyla paralel
duygular üretebiliyor bu görüngüler. Öyle büyük varyantlar var ki insanın insan
olma kaygılarının içinde ve yolunda karşısına çıkan düşünsel kasırgalarda, tümü
birer anafor. Doğrum ve gerçeklik zaman ve uzamda öyle hızla yer değiştiriyor ki,
insaneller yetişemiyor onlara… Avrupa’nın bazı başkentlerinde dolaştım, Paris,
bir tür elektrik trafosunu romantizmin simgesi olarak sunmuş, oysa o
Metropolis’in bize ilettiği bir ağıtın, görsel duyurusu olmalıydı, bir tür
utanç ya da yas. Oralarda, şizofrenik ilan edilen doğunun kadınları denli
fütursuz giyinen bir insan görmedim, giyim özgürlük olalıdır ama ilgiç olan onu
taklit edenin ustasından daha cüretkar olması ama bu parçalı duygu, onun pek
çok başka konuda ilkellik içide sırıtmasını önlemiyor ve yaptığı bu ambalajsı
atılımlar onu gülünç kılmaktan kurtaramıyor. Hindistan, dünyanın kendisinden
büyük olmakla bu safsata selinden kendini kurtarabilmek için akla karayı
seçmedi mi, uzatmayalım, kendisi olamayan hiçbir varlık mutlu olamayacaktır, us
yoklağanlığıyla depresif algılar arasında gidip gelecektir sürgit o, tarihin kara sayfaları hiç bitmeyecek
anlaşılan. Kati uygarlığımızın formülünü vereyim sana, nükleer güç, bu düşünsel
antagonizmin, barışın, modernizmin, çağdaşlık girdabının ve her tür gelişimin
adına ün verdiğimiz üstenci toplumun aforizmasıdır işte, nükleer güç!.. Düşün
ki ondan yoksun toplumlar her tür sorunsalla boğuşurken, tüm kusurlarını,
suçlarını ve ağır günahlarını üstlenmek zorunda bırakılıyorlar uygarlığımızın.
İsveç, Norveç gibi kasaba ülkelerinin, bir avuç nüfusuyla, uygarlığın Don
Kişot’luğuna soyunması ne denli doğru Kati, onlar ateşli cin satışında
gezegenimizin en üst sıralarında ve teröre gereksinim duyan sınai anlayışıyla,
barışsever görünen kabilelerin en önünde yer alıyorlar Kati… Barbar ve vahşi
kapitalizmin Barabbas’ı onlar Kati, erdemin bilgeleri, iyiliğin Meryemleri,
sevecenliğin Sindrella’ları onlar… Ama ateşin oyuncaklarını dünyanın gözden ırak köşelerine, uçsuz bucaksız plajlarına
kadar ileten Kızıl Tugayları gene onlar. Taliban’nın surelerini kanla boyayıp,
burkalarını, sütrelerini cehennemin simgeleri sayan gene onlar. Giyom Tel bir iyilik perisi mi, ölümün yeşil
lusiferi mi Kati… İnsanlık şizofreninin
şaşaasında, gökadalara doğru kanat çırpan bir ölüm meleği mi Kati… Yoksa bu bir
anomali mi… Lawrence’nin kanlı fistanlarında, saltanatlar süren kardeşliği mi…
Monaco’da fuhuş ve kumar cenneti kurmuşken dünyamızda, mazide kumlara gömülen
kadınların kurtuluşu adına, kanatlar altına alınan nisaların laneti mi?.. Dünya
denizinde yüzmeyi, dağlarında özgürce soluk almayı beceremiyorum ben Kati… Doğu bir düşünce önderi olarak, tilmizini,
süreğenini, atom çağına, sibernetik çağa, ultra teknolojik çağa sürüklenen bir
dünyada, görüşlerinin reformize edilip, yenilenmesini sağlayacak materyallere
erişecek, görüşünü çağa ve moderniteye uygun yeni söylemlerle, yeni dünyalara
ve ufuklara taşıyacak savdaşlarını yetiştiremeyip ya da o türden ideologlarla
düşüncesinin pekişmesini sağlayacak enstrümanlar olmadan, skolastik, bir inağa bürünecek
biçimde görüşleri yinelenen bir figüre dönüşmüş ve düşünsel simsarlığa yol
açacak, üstenci bir kimlik sağlamaya yarayan bir anlayışa yaslanır olmuş,
karagaşaları ve kara düşüncelerin içinde boğulan bir anomali Kati… Günümüzde ve
geçmişte düşünsel sömürüyü yayan, uğraş
edinen, üzerine yeni düşünsel formatlar, aforizmalar, mottolar, çağa ayak
uyduracak düzeyde, düşünsel öngörüler eklemeden, yeni doğan güneşe uyarlamadan,
topluma bir küspe gibi sürgit önüne koyanlardır. Marksizm sürekli yeni jakobenleri
aracılığıyla geliştirilmiştir, bütün ideolojiler, düşünce öbekleri, kapsantısına
paralel olarak, çağa uygun yeni söylemler gerektirmiyor mu, aydınlarımızın,
bilge yurtseverlerimizin gereksinir olan anlaksal dönüşümü, tez olarak üretecek,
görkemli düşünsel yapıları, geleceğe taşıyacak versiyonlarını ya da zamanın
gerisine düşme olasılığı olan ileri sürmelerini değiştirip, geliştirecek, çağa
uyarlayacak bir çığırtkanımız, aşığımız ya da şövalyemiz ya da bilgemiz neden
yok bizim, Toplumlar alabildiğine sömürülüyor Kati…
Alfabetik afra tafralarla gezegenimiz bir
çıkışa kavuşamaz Kati, Jöntürkizm bizim ayak bağımız Kati.. Örneğin Marksizm ve
Leninizm her şeye karşın bugünkü Rusya'nın temellerini atmıştır. Jöntürkizmle
bir anlamda çağdaş bu görüşler, Rus İmparatorluğu, Osmanlının çağdaşıydı, tıpkı
onun gibi yerle bir oldu, Rus Cumhuriyeti'ne dönüştü, peki ne oldu da o Sputnik
Cumhuriyeti'ne evrilirken, siz tekerleksiz kağnıya bile ulaşamadan, bir adım
bile ileri gidemeden, bir pespayeliğe dönüştük biz, düşünmesini bilenler bu
hatayı nerede arayacağını biliyor, biz savaştan çıktık ha, bakın Rusya’yı,
Hitler daha dün yıkıntılar arasında ilahiye çevirdi. Sizin kanınıza bir şey
zerk edilmiş, aşılanmış belki de!..
Doğrulma olasılığı yok gibi, umuda sarılmak her zamanki gibi en iyisi!.. Biz
köpeğinin adı Fox olan bir kopya bir kopya veya mutant cumhuriyetiyiz dememiz
gerekir, susuz çölde bloody mary içmek illüzyonu bu, sonuç şu Kati, geri kalmış
ülkelerin aydınları toplumdan geridedir, gelişmiş ülkelerde bunun tam tersini
gözlemleyebiliriz, orada aydın ileri düzeydeyken, sırf bundan ötürüdür ki,
kitleler bilisiz olma hakkını kullanabilir, çünkü onun aydınlanma görevini üstlenen öyle Don
Kişot ve şövalyeleri, kanaviçeleri vardır ki, gerçekten bilgiyle ilgilenme
zorumu ortadan kalkıyordur. Onlar pek sağlam ve kuşkuya yer bırakmayacak denli
güvenilir ve donanım varsılı bilgi erleridirler ve aydını geri kalmış bir
ülkenin çağdaş düzeyi yakalama olasılığı da yoktur, toplum ileridir belki ama
çobanları belleksel anomali içinde bir tür meta yada bilim kurgu versiyonu bir
eşyamsıdırlar, bir tür anomali!.. Yadsımacılar olmasaydı Tanrı varlığını
sürdüremezdi Kati, onun kendina tapınan inançlılara değil onu sürekli bir
tartışma, çatışım konusu yapan yadsımacılara gereksinimi vardır. İnanç
yadsımacılar sayesinde değer bulan bir nendir. Yadsımacılar tanrının hükmü
sürsün diye kendilerini feda edenlerdir. Herkes aynı şeyi düşünseydi hiçbir
nenin varlığından söz edemezdik. Doğruyu tekeline almak siteyenler gerçek
yadsımacılar ve düzenbazlardır, varlık, inanç, düşünce insanın özüyle
sınırlıdır, zorumla empoze edilen her şey
insani bir dayatma ve dünyevi bir despotizmden öteye geçemez, neyin
doğru olduğu gerçekte tam olarak bilinemez ve öngörülemez ama gelişme tüm
bunların sentezi ve vardığı dolayımın yaygınlığıyla kendini gösterebilir. Bu
nedenle, düşüncelerimizi dile getirmek, getirebilmek tanrının da ötesinde
kutsal bir edim olduğu bir var oluş sorunsalı olarak ileri sürülebilir.
MAHCUP
(Bayağı Şiir)
Kıyamet günleri yaklaşıyor artık dünyada
Korona biricik tacımız ve
başka kraliçe de yok karalarda
Sen Harun Reşit’in kızısın,
saklanıyorsun Bağdat’ın oralarda
Sonbilge kuyruklusu geçti dünyadan dün,
kimse
Çevirip başını bakmadı gökyüzüne
Dünyadan umudum yok değil
Dünya yok artık bu dünyada
*
Sen mahcupsun, ben mahcup, o mahcup,
hepimiz öyle
Neden böyle oldu Havva’nın çocukları
Adem’in hayalleri, Dekameron, Kenterburi
Bin bir gece masalları
*
Mahcup, gülümseyerek bakıyorum artık
yıkıntılara
Ölüleri gülümseyerek sayıyorum ve iyi
ölümler diliyorum yaralılara
Tanrı, melek ve kitap dolaptaki konserve
çeşitleri
Şeytan hala iyi, ama sarılmaktan başka
bir işe yaramıyor
*
Katliamlar diyorum, eşittir lahana
bahçeleri
Roketler, Mars’a giden destroyerler
Eşittir Judas'ın günlükleri
Yaşam, bir varmış, bir yokmuş
Moda, kremalar, ağızdan taşmış rujlar
Köleler, çarmıhlar, halayıklar, ulaklar
*
Her şey self service, her şey açık büfe
Her şey ordövr tabağı ve her şey
La grande bouffe.
*
Açlık, bonfile, her şey bir mahcubiyet
ve şaşaa içinde
Her şey kıyamete benzeyen bir kıyamet
biçiminde
Yeryüzünde kıyamet, içimizde kıyamet, o
her yerde
*
Artık ölüm ve yaşam iç içe
Hiçlik hiçlik içinde, korona kraliçemiz.
Tanrı gene var ve tek bir soru var
şimdi,
Adem nerede…
Yüzer kaplan denizinde iman tüylerim.
Ben neyim...
Eşkenar ayetler sorgular bedenimi.
Çakarlar çarmıhı.
Deltoit surelerde kendimden geçmekteyim.
Çıkrık suyu şıkırdıyor bulanık doruklarda.
Zirkonyumlar içilen bir cennetteyim.
İşte dört ayağıyla geliyor Mustafa'nın Mushaf'ı.
Ölümü öldürmeyin.
Işık kozaları yüzüyor, çanlar çalıyor, tan ağarıyor.
Dağlarda kanatsız melekler, saydam kelebeklerleyim.
Ve gördüm Beyrut'u ve Sakkara'yı ve işte kırk ayet Hümeyra.
Okudum harfleri tek tek, döküldüler içime...
Ve Lamelif, yavaş yavaş belirdi sularda.
Ve işte geliyor beklenen Huma kuşu.
Esirgeyen, bağışlayan rabbimin adıyla.
'Om Mani Padme Hum'
Rabia!..
SATÜRN
'Meryem Rabia'ya
O sultan evinin perisi
Şu gölgelik ve pınarların delisi
Mısır püsküllerinin altın sarısı
Orman üzümlerine eliyle varan
O maral gözleriyle izler kırları
Çiğ damlası süzülür kirpiklerinden
Onun için savaşır tanrılar
Onun yüreği Mars rahiplerinin evi
Şeytan'ın azgın terörü kızıl şiddeti
Su tanrıçalarıdır o
Güvenlik ve pekinlik
Türe ve bilgeliktir
Pan dizelerini onun için yazar
Tarla kuşu öter onun için
Onun için gezinir korunun hayvancıkları
Geçen gün Romulus göğe uçtu
Keçi bataklığı kurudu
Colline kapısının bakireleri onu arıyor
Örümceğin ağı sarıyor demir kalkanları
İki ağızlı kılıçları pas kemiriyor şimdi
Lirimizi akort edelim
Marathon boğası özlüyor onu
Olimpiyatların altın bacaklısı
Theseus'un hayaleti
8 gibi o ilk karenin ilk çifti
Ey meşe ağacının narin çiçeği
Ilık hamsisi Euksenie'nin
Yabanıl kırların halkalı güvercini
Karanlık İskit korularında amazon
Yanıma gel kaderimizi deneyelim
Pallas'ın yayı göklerde işte
Güllerde ölüp gidecekse
Attika ovasında nazlı bir lale
Gözleri Miltiades'in kupası
İllirya kıstağının yaban çiçeği
Su şırıltılarının perisi
Niobe...
Orası Peleponez yüreğim değil
Burası yüreğim Peleponez değil
NEVROZ
Kandehar gülüm, Roma sümbülüm, Yemen bülbülüm, Samuel seni sordu, dedi ki
Rabia'mın yüzü gülüyor mu ve gelecek salı Bradbury bize geldi, dedi ki o senin
toryum otomobilindi ne oldu, o senin Venüs'ündü, volkandan Vezüv'ündü hâlâ
helyum soluyor mu, volfram püskürtüyor mu, ey Meryem'im, Yerusalem'in düşmüş
meleği de seni sordu, yoluna düştüğün bu cennetsi varlık hâlâ terliyor mu,
Galile'ye giriyor mu, Mekke'ye yalınayak gidenle Hacer'e yüz sürüyor mu, ey
ruhların Sidhartası nerelerdesin, sığla ağacım, hangi gölgelerdesin, hâlâ
incirlerin dibinde İsa'nı mı bekliyorsun, yüz yıl sonrasıydı o senin varlığına
şükretti, Tibet'in lamasına, Pamir'in Buda'sına dedi ki, evet o bikri bozulacak
kadar güzeldir ve o yalnızca senindir, o senin Şintoistindir, Ey Rabia'm üç gün
içindeydi Çelebilerden Yakup yanıma geldi, çadırıma girdi ve seni sordu,
tahtımın sultanı nerededir, varislerimin şanı nerededir, o meyus hatun yegâne
giriftarımdır, ey benim helâlim Tebernüş seni arıyor, talak-ı selase ile
ruhumdan boşandım ve firavun bana gülüyor, sen benim Amanos dağlarım,
zigguratlarım, Babil kulelerim, İskenderiyelerimsin, ey göksel kanatlım, Peri
baca'klarına kar yağıyor ve Mesih bir Ufo eşliğinde denize giriyor ve
Alacahöyük'te İsa seni soruyor ve kulağıma eğilerek Meryem'i seviyor musun
diyor, ey Meryem, Ehramdayım, İdris var, Elyeza var, Yemliha var, Kıtmir var,
Babür'de gelecek; ey Rabia bikrin ayetler eşliğinde yeryüzüne inecek ve
kürrenin kutsanmış meleği gibi; O insanlar arasına karışacak, ey Meryem senin
rızanla ruhum şükür ve zikirle dolu ve Konstantinapolis kralı Süleyman,
Semiray'ı elimden alıp seni sordu ve zürriyetsiz Zehra'yı, Deccal'i Mesih
kılığında sağda solda dolaşırken gördü ve ben İsa efendimizi Meryem anamızla
Efesus'ta kol kola dolaşırken gördüğümde, kızı İrem bu ilahi beraberliğin
meyvesi olarak gülümsüyordu ve İsa böylece, Zehra'nın zürriyetsiz olduğunu,
Meryem'in doğurganlığa şan olduğunu ve analığın tarihini böylece gözler önüne
serdiğini söylemişti, analığın talihi buydu ve ey benim küçük kartallara,
şahanlara, kerkenezlere yem olan makus talihli Meryem'im, rüzgârlar soldu,
nardenkler doldu, sırıklar basra tuttu, biberiyeler kurudu, mekanik vulvalar ve
uzay böcekçilleri sardı ortalığı, Mutezile Okulu geri geldi, seddülbahir öldü,
otomatik varyantlar dört yanı gördü ve köhünler, kelterler çürüdü ve saçlarına
sirke bulaşmış Mekselina sana demişti ki, ey Pallas yayıyla Jüstinyen
dağlarında dolanan Aleksandra'm, ey Anka'm, ey tekfurlar tekfuru, ey insansıl
maketler, aldatıcı rayiham, ey ruh haletleri, ey korkuluklar, üç Kuluvallah bir
Elhamlar, ey Rabialar bu akşam benceğizin içine cin girdi, Mann diye birini
Venedik'de bir gondol içinde gördüm, Mor Afrem dedim kaçtı ve inanın İsrafil
onu geri getirdi, korkudan köyüme döndüm, orada bin yıl yaşadım ama,
unutamadığım tek şey, bir baykuşun beni görünce uçması ve az ilerde bir
viraneye konarak, gizlice uzun uzun bakması oldu ve yüz yıllar sonrası benimde
ona baktığımı, onu aradığımı anlayınca uçarak kaçmasıdır, onunla aramızda sabah
karanlığında sonsuzluk gibi uzun bir konuşma geçti ve işte binlerce yıllık
yaşamımda benim için yaşam yalnızca bu an demekti, oysa otobüslere bindim,
insanlar gördüm, çaylardan geçtim, kafelerde oturdum, kırmızılarda durdum, denizlerde
saklandım, çoluk çocuğa karıştım, kitaplar okudum, defterler karıştırdım, aynı
klişeler ve aynı esprilerle yaşayan, birbirinden kıtalar boyu uzakta insanlar
gördüm ve yalnızca o garip baykuşun görüntüsüne iman ettim ben ve kimselere
söyleyemediğim gizli bir nevroz içindeyim artık ve yaşamın hiç bir anlamı yok
benim için, bu yüzden Meryem diye haykırıyor ve tüm geçmişimi yadsıyor,
bildiklerimi hiçliyor ve barbar bedenimi de hiçlikler içinde yüzen hiçliklerden
biri olarak görüyorum artık,
MERYEM RABİA
*
İÇİMDEKİ DELTALAR
İçimdeki deltalara yaşamak izi diyorlar...
Mavinin, Yeşilin tonlarında,
Küflenmiş tek hücreli hatıralar.
Orada parçalanarak çoğalırken,
Kıyıya vurmuş deniz anası gibi,
İçim dışıma çokça vurur bazen,
Az ötede bir tespih böceğine dönüşürüm sonra.
İçimdeki deniz beni tutuyor...
Kıyıya vurmuş bir deniz anası gibiyim,
Bulutlar gibi göç etmek istiyorum oysa buradan.
Yükümü savıp,
Deli rüzgarlara ulanarak,
Avuçları terletmeyen gitmelerden bir gitmeyle,
Serin bir tebessümle,
Bir çınara gübre, köklerine tuz,
Belki bir karıncanın yeşermesin diye ikiye bölüp
sakladığı o tohum...
Henüz kurgusuna malik olamadığım
bir hicretle,
Ruhumu aradığım eczaya sunmalıyım.
Uzağında değilim başlangıca gebe bir sonun,
Su azalıyor, dudaklar kuruyor,
Gitmeliyim,
daha fazla hörgücümü tüketmeden,
Çünkü,
Müzmin göçebesiyim kendimin...
Öldürmeye kastettiğim
Öz vahşetimle,
Bir çiğnemlik zaman daha yaşayıp,
Tüm tek hücreli canı sıkkın anıları
Tükürüp zamanın rahmine,
İçimdeki deltalarda,
Deniz anaları ve tespih böcekleriyle,
Leblebi tozu kaçmış bir genizle,
Ölmekle unutulmayacak her ne varsa,
Bir tek onları alıp,
Yola koyulmalıyım.
Uzağında değilim başlangıca gebe bir sonun.
SEN
Gözlerin totemim benim
Ruhun korkuluğum
Parmakların pusulam
Burnun kutsanmış
Dudakların Kâbe'm, secdem.
Onun bakışları içime işlesin
Onun ovası yüreğimi beslesin
Onun ruhu bir gölge gibi yolumu çizsin
Onun salınışına iman etsinler
Onun kulu, onun eli, dili olsunlar.
Ben onun körü olayım
Kamber'i Mecnun'u olayım
O kutsal ellerini yüzüme sürsün
Gönül gözüm yürek evim açılsın.
Rabia kapısının eşiği
Salınışlarının beşiği olayım
Yaradan onun alımına kapılsın
Sonsuz özlemlerle baksın ardından.
Onun gidişiyle ateşlerde yanayım
Cehennemlerde kavrulayım
Günahlarımın ödeşkesi bittikten
Etim kemiğimden ayrıldıktan
İmanım ve inancım kül olduktan sonra
Onu cennette solurken bulayım.
Onun ben olduğunu anlayayım.
RBA
Ey aşka aşığım, kuşbazım, ele avuca sığmazım, sihirbazım.
Ribo nükleik asidim, dna'm. Can uğultum, eğrelti otum, atkuyruğum...
Ey gönül yalanım, antik çağım, sedir ağacım. Aç bakışlarım, kumarım, el
değmemiş laleler, koklanmamış güller, sarı sabırlarım. Yasemenlerle dolu ırmak,
kedi tırnaklarım. Sümbül kokulu otlak, gardenyalar, irem diyarlarım.
Ey kışkırtan gözlerin, kıskanç boşluğu... Bilinmezliğin kuşkusu, kanatsız
kuş, bulutlardaki arı. Egoizmim, ey yüzündeki ben'im, benliğim!.. Agnostizmim,
ne istediğimi bilemediğim, cennetsi güzelliğim.
Ey başsız ve sonsuz geleceğim, kâbuslarımda yüzen keder, emel
denizlerindeki elemim... İç çekişlerim, aşkın metafiziği, diyonizyak yazgılar,
üzünç bahçelerim. Ölümcül zarafet, cinnetim, cennetim.
Göktürkler şamanın kapına geldi, kutuplar rahibin...
Ey incir kuşum. Havva elması, ey Şatim Ağacı'nın gölgesi, meleklerin
çarmıhı...
Benim çivi yaralarım, acılarımı öğüten aşk kasırgasıdır... Döl ve tohum,
bereket ve buğday, çavdar ve yulafın gücü, tanrısal öçlerin sümbül sapıdır.
Yaydandır onun belleği, avcıların yüreği. Golgotha'daki ölü, Galile'deki tuz,
Petra'nın gülü. O Beytüllahim'in evi. Onun aşkı dinmez günahlarıdır ve kim ki
yeryüzünde aşkın çobanlığına soyunmuş, yüreğinden asılmıştır.
Ey gönül çıkmazım, dokunulmazım, çatışkılarım, sevi çarşılarının eğitmeni,
aşk diyarlarının belletmeni, erotologyam, feodal Çin'im, fütüristim, narodnik
hümanistim,
Ey diyalojik yargılar, taşın yüreği, ölümünü gören eylem, zamanın payı. Ey
arzuların dolunayı. Yüce melodim, göksel ayetler, ölümler bağışlayan musiki,
ruhların Marksetiği. Canlara can veren simurg, gecelerdeki peri, sarı asmaya
dolanan yılan. Ey açık kapıların hayaleti, ey kutsal yalan...
Kitaplar der ki,
Salmanezer, Samaria’nın önünde üç yıl beklemiştir.
Sardanapalus, Ninova kapılarında yedi yıl beklemiştir.
Agememnon Troya burçlarında dokuz yıl beklemiştir.
Ruhların Henry'si Kanossa'da göreceğini göremeden ölmüş, Azoth,
Aristaeus’un onuru üzerine ant içerek kapılarını Psammetik'e, yirmi yıl sonra
açabilmiştir.
Ey kuzgunla gelen bahar, sülün ötüşleri. Çiyle gelen yağmurum, organlarına
taptığım, gölgesinde diz çöktüğüm... Ey çiçek kozaları, denizin mineleri. İnci
tozları, gönül saraylarına saçılan gül, beyaz kuğu. Tavusun tüyü, altın simli
kelebek. Yasemen duası, sütler aylası...
Ey ay ceylanı...
Pırnal diyarlarının oğlağı, güz karanfilim, arı vızıltıları...
Balla yoğrulmuş aşk tanrıçası, ruh salkımları, ormanların yüz akı.
Ey kır çiğdemlerinin boyun bükeni... Karanlık ayetler, duaların kabulü.
İçe çekilmiş zehir, düşünceyi durduran sihir, ruh göçüren büyü...
Ey gönül gözünün Meryem'i...
Rabiam. Et, kemik ve sinir.
Tanrının mucizesi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder